Bu yıl Cumhuriyet Bayramımızın 98. Yılını kutladık. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle 1,5 gün tatil yapıldı. Kamu çalışanları ile kurumsal firma çalışanları işe gitmediler.
Okullarımızda kutlama etkinlikleri yapıldı. Televizyon ve gazetelerde Cumhuriyetin ilanıyla ilgili bilgiler verildi. Cumhuriyet kutlamaları gösterildi.
Bu satırları yazdım, sonra okudum. Bir anda, Türkiye olarak 1,5 gün tüm heyecanımızla Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının etkisinde kaldığımızı zannettim.
Tekrar düşündüm, gerçekte çoğunluğumuzun yaptığı, iş yerlerine gitmemekti. Çocukları olanlar da erkenden okulun yolunu tuttular. Onlar da yaklaşık bir saat süren etkinlik sonrası tatillerine devam ettiler. Yani 1,5 gün tatil ve Cumhuriyet Bayramı ilişkisi bu kadar. Bana göre çalışsak daha faydalı olurduk. Belki de yarım günlük tatil yeterliydi.
Peki, okullarda yapılan kutlama etkinliklerinde çocuklarımıza gerekli heyecanı verebildik mi? Onların heyecanına eşlik edebildik mi? Özetleyelim…
15-20 gün öncesinden, şiir okuyacak öğrencilerimiz heyecanla ezber yapmaya başladılar. Oratoryom yapacak öğrencilerimiz sürekli çalıştılar. Okullarında provalarını yaptılar. Gösteri yapacaklar hazırlandılar. Sunuculuk yapacaklar nasıl hitap edeceklerini çalıştılar.
Veliler, birkaç gün öncesinden Türk Bayrağı ve Atatürk baskılı tişörtleri bulabilmek için şehri turladılar. Çocuklar öğretmenlerinin istediği şekilde olacak tişörtleri ısrarla, heyecanla istediler. Yoku bulmak zorundaydık. Çocuğunun bu heyecanını kim kırmak ister?
Uzatmayalım…
29 Ekim sabahı yakınımızda bulunan bir okulun kutlamasına tanık oldum. Öğrenciler okul bahçesine girerken hemen sıralarına geçmeye başladılar. Kutlamalarda görevli çocuklar öğretmenlerini bekliyorlar.
Görevli öğretmenlerin dışındakiler bir araya gelerek sohbet ediyorlar. Öğrencilerin sıraya geçmesi için mikrofondan sert öğretmen komutu geliyor. Hemen arkamda bulunan bazı kişiler de “Sohbet etmek yerine bunların öğrencilerin arasında olması gerekemez mi?” diye söyleniyor.
Sonra başlıyor kutlama merasimi. Saygı duruşu sonrasında İstiklal Marşımız okunuyor. Marş sırasında öğretmenin sesi öğrencileri bastırıyor. Öğrencilerin sesi cılız kalıyor.
Bağıra bağıra öğrencilerin okumasını tercih ederim. Bırakalım öğrenciler şevkle okusunlar ama hata yapsınlar. Önemli olan marşın coşkuyla okunması. Önceden çalışılırsa hata da yapılmaz.
Sonra mikrofonlar yerleştiriliyor. Öğrenciler başladılar şiirlerini okumaya, Cumhuriyet Oratoryomuna. Mikrofonlar cayır cuyur ötüyor. Öğrenciler okumaya devam ederken bir yandan da bir öğretmen mikrofonlarla mücadele ediyor. Oratoryom yapan çocukların bazılarının sesi bile duyulmadı. Cayırtı sesleri de devam ediyor.
Veliler hiç hazırlanmamışlar diye yorumlamaya başlıyorlar. “Bir gün önceden prova yapamadınız mı? Bir kürsü bulamadınız mı? Bizim zamanımızda daha güzel törenler olurdu.”
Koro halinde okunanlar zaten duyulmadı. Bir de baktık tören bitti. Çocuklar dağılmaya başladı. Veliler ise “çocuklara güzel oldu diyelim” diye konuşuyorlar.
Öğrenciler yaklaşıyor, sabahki heyecanlarıyla “Anne, baba nasıldım?” diyorlar. Bazıları ise “Mikrofon dikkatimi bozdu.” serzenişinde bulunuyor. Cumhuriyet heyecanıyla gelen çocuğa ne denir? “Çok iyiydiniz…”
Milli Eğitim Bakanlığımızın İl ve İlçe sorumluları, Kıymetli öğretmenlerim! Yukarıda anlatmaya çalıştığım, bana göre özensizlik, sadece Cumhuriyet Bayramı ile sınırlı değil. 23 Nisan kutlamalarında da 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinde de yaşanıyor. Daha dolu ve etkili bir merasim hazırlanmalıdır.
Okullarımızın ses sitemiyle ilgili sorunlarının rahatlıkla aşılabileceğini düşünüyorum. Veliler başta olmak üzere herkesin yardımcı olacağına inanıyorum. Daha büyük işler yapılırken, ses sistemi zaten halledilir diyeyim, detaya girmeyeyim ve burada bırakayım.
Yapılan etkinliklerin, biraz daha özenle çok daha güzeli yapılabilir. Okulların yöneticileri kendilerinden başlayarak, bu milli heyecanların daha coşkulu yaşanmasını sağlayabilirler.
Törene katılan ve görev alan öğrencilere kendi çocukları gibi yaklaşan öğretmenlerimizin hakkına girmek istemem. Onlara teşekkürlerimi sunuyorum.
Çocukların heyecanını kırmayalım, daha özenli olalım.