Dilek Güngör, Sabah Gazetesi’nde 12 Ocak günü yayınlanan yazısında yaş sebze-meyve ihracatının kısıtlanmasından bahsetmiş. Bu öneriyi sunarken de üretim maliyetlerinin arttığını da belirtmiş.
Üretim maliyetlerinin artışı, öyle birkaç cümle ile geçiştirilecek gibi bir artış değil. Tarım sektörünün her aşamasında her şeyin fiyatı kat kat arttı. Takip edebilene helal olsun denilecek cinsten artışlar. Öyle bir iki katlık artışların çok çok ötesindeyiz.
Dilek Güngör yazısının ilerleyen aşamalarında domates örneği veriyor ve şu cümleleri ekliyor: “Bütün dünyada gıda krizi konuşulurken, herkes kendi kendine yetme derdine düşmüşken, biz semeriyle seksene mal olan ihracat için tüketiciyi mağdur etmemeliyiz. Niye böyle diyorum. Rakamlara bakın… Geçen bir yılda 5.2 milyar kilogram yaş sebze-meyve ihracatından 3 milyar dolar kazanmışız… Tonlarca malı konteynerlere yüklemişiz, gitmiş oraya ‘içinde kalıntı var’ diye geri göndermişler, yarısı yolda çürümüş…”
Sabah Yazarı Güngör’ün yazısı şu ifadelerle devam ediyor: “50 milyon dolarlık domates ihracatı için devletin en tepesini harekete geçirmişiz… ‘İhracat yapacağız’ diyerek içeride tüketiciyi yüksek fiyatla boğmuşuz… Yani yaptığımız iş ne İsa’ya ne Musa’ya yaramış… Tüm bu badirelerin sonunda yaş meyve-sebze ihracatından cebimize kilo başına 60 cent kalmış… Anlayacağınız, attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmemiş… Aynı değerde savunma sanayii ihracatı yapmışız… Kilosundan 51 dolara yakın para kazanmışız…”
Bu ifadelere katılmak mümkün değil. Evet, girdi fiyatları aşırı arttı. Üretim maliyeti de arttı. Ancak girdi fiyatlarının azaltmanın yolunu bulmak yerine ihracatın kısıtlanması doğru seçenek olamaz.
Evet, kalıntı sorununu zaman zaman yaşıyoruz. Kalıntı sorunu var, sebze-meyvelerimiz gümrükten dönüyor diye ihracattan mı vazgeçeceğiz? Bazı gıdalarda “sildenafil” de bulunmuş. Uygun denetim mekanizması ve yaptırımları çalışsa bu sorunlar ile karşılaşmayız.
Türkiye tarım ürünlerini üretme potansiyeline sahipken son zamanlarda ithalatçı olmaya başladı. Sebebi yeterli ürünümüz olmadığından veya fiyatların düşürülmek istenmesi. İhracattan kilo başına 60 cent kazanmışız diye küçümsemek ve ihracatı durdurmak Türk tarımını çıkmaza sokmak demektir.
Yaş-sebze meyve ihracatının durması demek iç piyasanın çökmesine neden olacaktır. Piyasa çökerse üretici kazanamaz. Kazanamayan üretici tarımdan çekilir. Tarımsal faaliyet olmaz ise köyler boşalır. Üretilemeyen ürünler ithal edilir. İthalatçı oluruz. Yabancı ülkeler satmıyorum derse de aç kalırız.
Köylerin boşalması demek şehirlerin yükünün artması demektir. Bir de insanlarımızın sosyal yaşamlarını bu olumsuzluklara ekleyelim…
Tarım sektörünün çok fazla sorunu vardır ama hiç birisi aşılmayacak sorun değildir. Gümbür gümbür gelen gıda krizine karşı hep birlikte elimizi taşın altına koymalıyız.
Üretmeliyiz, hem de çok üretmeliyiz. Ürünlerimizi de ihraç etmeliyiz.