TARIMSAL ÜRETİMİMİZ RİSK ALTINDA


Türkiye’de tarımsal üretim günden güne güç mü kazanıyor, yoksa irtifa mı kaybediyor, yakından bakarak anlayabiliriz. Müzminleşmiş birçok sorunumuza henüz köklü çözümler üretememişken yenileri ekleniyor desek yanıltmış olmayız. Bu arada zaten hem üretici nezdinde hem de tüketici tarafında fiyatlardaki istikrarsızlıklar sektörü dar boğaza itiyor.

Çiftçilerin üretim aşamasında en zorlandıkları konuların başında hastalık, zararlı ve virüslerle mücadele geliyor. Sebze üretim alanlarında özellikle bakteri ve virüs hastalıkları en zorlayıcı olanları. Çünkü mücadelesi çok zor etmenlerden oluşuyorlar.

Seralarda özellikle aşılı fideyi tercih edenler zaman zaman bakteri hastalıklarına karşı zorlanırlarken, biber üreticilerinin Spotted Wilt Virus ile başları belada. Bu virüs sadece biberi değil domates üretim alanlarını da tehdit ediyor. Tuta absoluta kelebeği domates, patlıcan ve biber derken diğer kültür bitkilerine doğru ilerliyor. Bunlar sadece birkaç örnek.

Sebze yetiştiriciliğindeki mevcut sorunlar yetmezmiş gibi yeni virüsler ve zararlılar Antalya seralarında görülmeye başladı. Pepino Mozaik Virüsü ve Domates Kahverengi Meyve Buruşukluk Virüsü yapılan açıklamalara göre son üç yıldır risk dağıtmaya devam ediyor. Domates bitkilerinde bu yıl önemli zararlara yol açacak Lasioptera spp. sinekleri ise Kumluca’da ve Antalya’da sera alanlarında yoğunluk kazanmış durumda. (Resim H.Demir: Domateste Lasioptera zararı)

Hastalık ve zararlılara karşı mücadele yöntemleri üzerine bitki korumacı bilim adamlarımız araştırmalarına devam ediyorlar. Sektörü yakından tanıyanlar ise yeni türlerin teşhisi ve mücadelesiyle meşgul oluyorlar. Ortaya çıkan sorunların çözümü adına ve tabiki ekonomik kaygılarla özel sektör temsilcileri ise satacakları pestisitlerle meşguller.

Peki bu hastalık, zararlı ve virüsler neden çoğalıyor, bunun üzerinde durmayacak mıyız? Mevcutlarıyla baş etmeye çalışılırken yenilerinin gelmesine seyirci mi kalınacak?

Virüs hastalıklarına karşı herhangi bir ilaçlı yöntem yok. Ancak dayanıklı çeşitler kullanılabiliyor. Dayanıklı çeşitler ise virüsün ırk değiştirmesiyle birlikte dayanıksız hale geliyorlar. Bir başka yöntem ise kültürel tedbirler. Bunlar da derdimize yeterince deva olamıyor.

Virüs hastalıklarının en önemli vektörü tohumlardır. Yani özellikle tohumlarla taşınıyorlar. Bu noktada dikkati ithal edilen tohumlar üzerine çekmek istiyorum. Ülkemize yurt dışından gelen tohumlara çok dikkat etmemiz gerekiyor. Tohumlar farklı şekillerde geliyorlar.

1-Yurt dışı firmalardan normal ithalat prosedürü ile satın alınanlar.

2- Türkiye’de ıslah edilip yurt dışında üretimi yapılan tohumlar.

3- İzinsiz getirilen az sayıda diyebileceğimiz tohumlar.

4- Eski ifade ile yurt dışından çuvallarla yani kaçak getirilen tohumlar. Bu şekilde tohum getiriliyor demeyelim ama denetleme şart diyelim ve geçelim…

Türkiye’de tarımsal üretim alanlarımız yeni risklerle karşı karşıya iken el birliği ile çözümlere odaklanmalıyız. Öncelikle izinsiz ve kontrolsüz bir tane bile tohum girmesine müsaade etmemeliyiz. Yurt dışından izinli ya da izinsiz tohum getirilmesine sebep neyse, o sebebi ortadan kaldırmalıyız.

Ülkemizde ıslah edilip, kitlesel üretim için yurt dışına gidilmesi belli ki ekonomik kaygılara dayanıyor. Ancak getirilen tohumların hastalık, zararlı ve virüs etmenlerini taşıyıp taşımadığı kontrol edilmelidir. Üretim yapılan ülkeler bizim koşullarımızın gerisinde ve daha sıcak ülkeler. Haliyle zararlı etmen yoğunluğu da fazla.

Kısacası ülke sınırları içerisine her ne şekilde tohum girerse girsin temiz olmalıdır. Türkiye’de üretilen tohumlar da sıkı sıkıya denetlenmelidir. Sorun sadece tohumda da değil. Fideliklere yapılan kontroller de sıklaştırılmalıdır. Üretim alanları da dahil üretime konu olacak her faktör temiz olmalıdır.

Önümüzdeki yıllar tarım sektörümüz için zor geçeceğe benziyor. Bunu görmeliyiz. Dolayısıyla tarım sektörümüz üzerindeki riskleri azaltma yoluna gidilmeli, yeni risklere kapı aralanmamalıdır.

Loading

Previous 4.YAYLA SERACILIĞI PANELİ’NDEN ÖNEMLİ MESAJLAR
Next ÇINTAR DOĞANIN BİZE SUNDUĞU HARİKA BİR LEZZETTİR.