COVİD-19 salgını baş gösterdiğinden bu yana bütün ülkelerde gıda sektörü ön plana çıkmaya başladı. Bir yandan vücut direnci için hangi meyvenin-sebzenin veya hangi besinlerin tüketileceği konuşuluyor, bir yandan da gelecek yıllarda salgının ve beklenilen yenidünya düzeninin gıda krizine yol açabileceği dillendiriliyor.
Ülke olarak öncelikle bu virüs salgınından sağ salim, en az zararla çıkmanın yolunu bulmalıyız. Bunu da hep birlikte başarabiliriz. Sağlıklı kalabilmek için çalışırken insanlarımızın da beslenmesi gerekiyor. Sokağa çıkmanın risk taşıdığı bu günlerde yeterince beslenebilmek için tarımımızın da ayakta kalması gerekiyor.
Bunun da yolu çiftçilerin üretim yapmasıdır. Çiftçilerimizin artan maliyetler karşısında zorlandığı günlerin akabinde gelen bu salgın, işleri daha zorlaştırıyor. Üretebilmek ayrı bir dert, üretileni tarladan çıkarmak ayrı bir dert, pazara ulaşması ayrı bir dert. Ama başarmalıyız.
Tarım sektörünün tıkır tıkır çalışması gerekiyor ki gıda krizi yaşamayalım, dünya bu sorunla boğuşurken bizler onlara ürün satabilmeliyiz.
Şimdilik çiftçilerimiz üretim için çalışıyor. Eğer yetiştirilen tahıllar, sebzeler, meyveler tarlada kalacak olursa, üreticilerimiz belini bir daha doğrultamaz. Bunun için desteklenmeleri gerekiyor.
Tedarik zincirinin kırılmaması için acilen önlemler alınmalıdır. Ürünlerin tarladan sofraya sosyal mesafeyle ulaştırılması büyük önem taşıyor. Bunu güvenli bir şekilde sağlamalıyız.
Tarım ve Orman Bakanlığımız üreticilerimize 21 ilde tohumluk desteği sağlayacağını açıkladı. Hazineye ait ne kadar boş alan varsa köylülerimiz tarafından kullanılması isteniyor. Bunlar güzel gelişmeler. Ancak daha fazla destek olunmalıdır.
Öncelikle, yetkililerimiz önümüzdeki süreç içerisinde çiftçilerimizin zarar etmemesini sağlamalıdır. Onları kazandırırken vatandaşlarımızın da fahiş fiyattan gıda tüketmelerini önlemelidir. Kazanan çok kazanmasın, harcayan da çok harcamasın.
Üreticilere mazot, gübre, tohum, seralarda ısıtma gibi girdi destekleri büyük önem arz ediyor. Bazı girdi sağlayıcılar, kontrollü şekilde artışları tetikleyebiliyorlar. Sıkı şekilde kontrol edilmelidir.
Ne olur, artık bu virüs salgınını fırsat bilelim ve üretim planlamasını mantıklı şekilde yapalım. Her yerde sera yapmak ve serada sebze üretmek zorunda değiliz. Her yerde muz yetiştirmek zorunda değiliz. Üreticisine çok para kazandıran bitkiler tercih edilirken, mercimeği, buğdayı, nohutu, pirinci ve benzerlerini kim üretecek?
Türkiyemizin hangi üründen ne kadar ihtiyacı var, ne kadar stok yapılması gerekiyor ve ne kadar dış pazarın ihtiyacına cevap verilebilir? Bunun ortaya konulması, kurumlarımızın bu planlamayı yapması gerekiyor.
Türk çiftçisinin iyi kazançlar elde etmesi ihracatın artmasıyla mümkün. Kendi ihtiyacımızın fazlasını ihraç edebiliriz. Salgına boyun eğen çevre ülkelerin mutlaka ihtiyaçları olacaktır. Tarım sektörümüzü ayakta tutabilirsek çiftçilerimiz çok iyi kazançlar elde edebilir.
Eğer bunu başaramazsak, gelmesi muhtemel Dünya gıda krizi bizi de içine sürükler ve küresel güçlere teslim oluruz. Stratejik tarım sektörümün içinde ayrıca önemli stratejik bir alan olan tohum sektörü bunu en yakından hissedecektir. Desteklemelerle ve yıllardır kendi çaplarında yatırımlarla var olan yerli firmalarımızı küresel güçlere kaptırırız ve onca emeğe yazık olur.
Türk Milleti için tarım sektörü vazgeçilmezidir. Ayakta tutmak zorundayız.