PARKLARI KİMLER İÇİN YAPIYORUZ?


Günümüzde şehirleşme hızla artmakta, ortaya çıkan yapılaşmayla birlikte insanların nefes alacağı yeşil alanlar da azalmaktadır. Tarım alanlarının imara açılması, bahçelerin betonlaşmaya terkedilmesi tepkilere yol açmaktadır. Bu konu başlı başına çok önemlidir ve ayrıca irdelenmesi gerekiyor.

Şehirleşmeyle birlikte belediyelerimizin imar planlarını yaparken yeşil alan olarak ayırdıkları bölgeler var. Tarım alanlarının veya diğer doğal yeşil alanların yerini tutmasa da yine de nefes alanları diyebiliriz.

Buralarda farklı peyzaj bitkileri ile yeşillikler oluşturuyorlar. Bu yeşil alanlar içerisinde sporu teşvik etmek için bazı spor aletleri konuyor. Çocuklar için oyun alanları oluşturuyorlar. Binalaşmaya, nüfusa bağlı olarak daha küçük yeşil alanlar bırakılan yerler de oluyor.

Binaların içerisinde, dört duvar arasından sıkılan insanlarımız buralara gelip nefes almak istiyorlar.

Anneler-babalar çocuklarını biraz yürütmek, oynamalarını sağlamak için parklara götürüyorlar. Sabah-akşam yürüyüş yapmak isteyenler de buralara gelirler. Çekirdeklerini çitlemek isteyenler de var.

Ancak bu mekanların farklı kesimlerden daimi misafirleri de bulunuyor. Bunlar da farklı hayvan türleri. En başta, başı boş köpekler ve kediler. Kediler neyse daha zararsızlar.

Başı boş köpekler parklarda yatıp kalkıyorlar. Çocuklar parklarda kendi başlarına kalamıyor. Köpeklerden korkan kadınlar, parklara ya gidemiyorlar ya da korka korka gidiyorlar.

Bir de parklara bilinçli giden/götürülen hayvanlar var. Evlerde beslenen bu hayvanlar temiz hava alsınlar diye parklara götürülüyorlar. Sadece temiz hava alsalar iyi, bir de ihtiyaç gideriyorlar. Sahipleri çimlerin üzerine hayvanlarını güzelce pisletiyorlar.

Parklara giden çocuklar oynarken bu hayvanlardan kalan çişlere bulaşıyorlar. Çimlerin üzerine oturanlar da aynı durumda. Spor aletlerinin kirletildiğini de düşünelim.

Başı boş olanları kovabilirsiniz ancak bilinçli getirilen hayvanlara ne diyebilirsiniz ki? Bir parkın yakınında, market sahibi “Köpeğinizin kakasını buraya neden yaptırıyorsunuz?” demiş, ama dediğine de pişman olmuş. Hanımefendi “sana ne” demiş, hayvanseverlikten başlamış ve devam etmiş…

Şehirleşme olunca bilinç düzeyinin arttığını düşünebiliriz. Ama böyle değil…

Hayvan sevgisi ortaya çıkınca insanlık düzeyinin arttığını varsayabiliriz. Bu da öyle değil.

Hayvanları sevmeyen insanları sevemez de diyebiliriz. Bu klişeleşmiş söz topluluğundan öte gitmiyor.

Ancak gördüğümüz bir gerçek var. O da parkların hayvan pisliklerinden geçilmediği. Özellikle hayvanlarını tasma ile taşıyanların yaptıkları kabul edilebilir değil. Köpeğinizi nerede besliyorsanız kakasını da oraya yaptırınız.

Bu konuda belediye yetkililerimize büyük iş düşüyor. Başıboş köpekler toplanmalıdır. Parklarda ayrı pisletme bölümleri yapsınlar ya da yasaklasınlar. Çoluğun çocuğun, binalarda yaşayanların biraz rahatlayacakları yeşil alanları kirlettirmeyelim.

Not: Bu yazı çevre bilinci yüksek hayvan severlerimizi kapsamamaktadır.

Loading

Previous Yaşlanan Tarım Nüfusu Mutlaka Dikkate Alınmalı
Next SEBZE İHRACATINDA FIRSAT YILI OLABİLİR Mİ?