Ocak ayından itibaren gıda fiyatları gündeme gelmeye başladı. Artık sadece sebze ve meyve fiyatlarındaki artışlar değil, yumurtadan fasulyeye, makarnadan süte, tereyağından kıymaya her gıdanın fiyatında fahiş artışlar yaşanıyor. Bu artışlar günden güne yükseliyor.
Sanılıyor ki artan fiyatların sorumlusu üreticiler. Üretim aşamasındaki fiyatların pazar ve market fiyatlarına yansıdığı düşünülüyor. Elbette bunun doğruluk payı var. Ama ne kadar? Fahiş fiyatların ne kadarı üreticilere yansıyor, merak edenler araştırsınlar, yansımıyor.
Girdi maliyetlerindeki artışlar, üretim maliyetine yansıyor yansımasına da tüketicilere çok yansımıyor. Ne oluyorsa üreticiden sonraki aşamada oluyor. Yüksek fiyatlardaki asıl sorun burada.
Her daim üreticilerin desteklenmesi gerekiyor diyoruz. Bu desteklemelerden; sadece girdi temininde, ucuz kredi sağlanmasında, elde edilen ürün miktarına yapılan destekler gibi konuların anlaşıldığı görülüyor.
Ancak asıl destek sektörün baştan sonra denetlenmesidir. Bu yazının da konusu aslında uygun denetimin yapılmaması. Denetleme yoksa güven yoktur, suiistimal vardır.
Girdilerdeki artışların denetlenmesi gerektiği aşikar. Bu yapılıyor mu? Yapıldığını düşünmüyorum. Yapılsa; dolar, euro artarken artışta olan girdilerin fiyatları düşer. Girdilerin denetlenmesi de bir desteklemedir.
Tarladan, seradan çıkan ürünlerin fiyatlarında taşıma ve ulaşım masraflarının da etkili olduğu geçtiğimiz günlerde yazıldı, söylendi. Doğru da yapıldı. Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken noktalar var. Ulaşım masrafı fiyatlara ne kadar yansıyor?
Örneğin; Antalya’dan gönderilen domatesin fiyatı Isparta’da ve Ankara’daki marketlerde aynı ücrete satılıyorsa, fırsatçılık yok mu? Ya da organize bir fiyatlandırma olamaz mı?
Bunun en iyi örneği, geçtiğimiz günlerde basına yansıyan haberlerde zincir marketler konusu. 29 işletmeye fahiş fiyat nedeniyle soruşturma başlatıldığı haberini okuduk. İnşallah soruşturmanın akıbetinden haberdar oluruz. Gereğinin yapılması insanlarımızda güven oluşturtacaktır.
Haberde okuduğumuza göre bazı zincir marketlerin yetkililerinin, WhatsApp gruplarından ortak hareket ederek fiyatları belirledikleri ortaya çıkmış. Yani “kartelleşme” yapmışlar. Peki bunu ilk defa mı yapıyorlar? Daha öncede yapmışlar mıdır? Ya da diğer marketlerde de aynı uygulamalar var mı?
Kovid salgını nedeniyle sürekli marketlere gidiliyor ya da sipariş veriliyor. Salgın sürecinde en çok kazanan, zincir marketler. Zaten kazanıyorlar. Daha çok… Daha çok… İyi de tüketicilerin de bir alım gücü var. Tüketicilerin de korunması gerekiyor.
Gıda fiyatlarında artış diyerek sebze-meyve fiyatlarına odaklanıp, çiftçinin üretimine baskı haksızlık. Ya da aracılar kazanıyor deyip toptancı hallerini, komisyoncuları günah keçisi ilan etmek de haksızlık.
Fırsatçıları denetlesek, tüketici fiyatlarına ne kadar yansıyacağı belirsiz olan erken uyarı sisteminden daha yararlı olacağı aşikar.
Zincir marketlerden konu açılmışken, dikkat çekmeden geçmek istemiyorum. Caddelerde, mahallelerde bulunan bakkallar bitti. Bakkalını büyütüp küçük mahalle marketciklerine dönüşen esnafların da hali ortada. Bu hale gelmelerinin sebebi zincir marketler.
Şehirlerde her mahallede benim “üçüz kardeşler” dediğim zincir marketleri görmediğimiz yer kalmadı. Karşılıklı ya da yakın mesafede hemen konuşlanıyorlar. Diğerleri de az ileride onlara eşlik ediyorlar.
Bırakın büyük şehirleri köylerde, kasabalarda bile varlar. Peki bu marketlerin ortaya çıkardığı ve çıkaracağı olumsuzlukları neden hiç düşünmedik? Ucuzluk adı altında gelen bu marketleri yeniden değerlendirilmesi gerekmez mi?
Unutmayalım; denetleme yapmak, haksız kazancı, haksız rekabeti önlemek de desteklemektir. Aksi halde artan gıda fiyatları karşısında şaşırmayalım.