Gıda güvenliğinin tam ve eksiksiz sağlanması şarttır


Yazılarımda, konuşmalarımda, sohbetlerimde tarımın ne denli önemli olduğunu hep vurguladım. Tarımın başlı başına stratejik bir sektör olduğunu ifade etmeye çalıştım. Geldiğimiz süreçte bir ülkenin ayakta kalmasının anahtarı diyebiliriz. Çünkü insanların beslenmesi gerekiyor.

Bugüne kadarki süreçte tarımın farklı faaliyet alanlarıyla ilgili birçok şey yapılmak istendi. Bunların bir kısmı olumlu, bir kısmı da olumsuz idi. İyileştirme beklenen, mutlaka el atılması gereken sorunlara temas edilmediğini veya önem verilmediğini biliyoruz.

Ancak Dünyanın içinde bulunduğu krizler bize an ve an tarımın önemini yaşatmaya başladı. Kovid Salgını nasıl çıktı, nasıl bitti kimse tam anlayamadan güvenlik sorunları alenen patlak veriyor.

Rusya-Ukrayna savaşı ayçiçek yağı ve buğday tedarik zincirini çok kötü etkiledi. En fazla etkilenen ülkelerden birisi Türkiye. Ukrayna ile tarım dahil bütün ticari faaliyetlerimiz neredeyse durdu.

Peki, Türkiyemiz en ufak gıda krizinden etkilenebilecek bir ülke mi? Buna kesinlikle katılmıyorum. Birçok tarımsal üründe kendi kendimize yetebileceğimiz gibi bize ümit bağlayan dost ülkelere de destek sağlayabiliriz. Ancak neden bu denli kırılgan haldeyiz, bunu iyi irdelememiz ve önlem almamız gerekiyor.

Tarım sektörüne ülke olarak çok önem verdiğimizi ortaya koymak adına Cumhurbaşkanımızdan, Bakanlarımıza, Milletvekillerimize kadar herkesin açıklamalarını görüyoruz.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 29 Mart tarihinde TBMM’de yaptığı grup konuşmasında, Türkiyemizin 3 ana başlık altında acil ve stratejik tedbirler almasının milli bir zaruret olduğunu ifade etti.

Birinci stratejik tedbiri de “Gıda güvenliğinin tam ve eksiksiz sağlanması şarttır.” ifadesi ile ortaya koydu. Tarım sektöründe neler yapılması gerektiğini kısaca net şekilde belirtti. Aynen aşağıda veriyorum:

-Hem doyacağız, hem doyuracağız, hem de kendi kendimize yeten bir ülke olacağız.

-Ekilebilir tarım alanlarını genişletmek ve çiftçilerimizi desteklemek zorundayız.

-Tarım sektörü; yüksek verimle kaliteli ürün üreten, teknoloji kullanabilen, ülke insanını besleyebilen, ihracat kapasitesi yüksek, büyümeye sürdürülebilir katkı sağlayan bir yapıya kavuşturulmalıdır.

-Bu sektör üretim, işleme ve pazarlama boyutlarıyla bütüncül bir yapıya kavuşturulmalıdır.

-Üretici örgütlerinin güçlendirilmesine, tarımsal işletmelerin rekabet güçlerinin arttırılmasına, pazarlama ağlarının genişletilmesine ağırlık verilmelidir.

-Çiftçilerimize sağlanacak devlet desteği ürünün arz ve talebini dikkate alan, üreticinin yoksulluğunu ortadan kaldıran, refah artışı sağlayan, girdi maliyetlerini azaltan, üretim maliyeti ve ürün fiyatı dengesini gözeten, afetlere karşı koruyan bir anlayışla yapılandırılmalıdır.

-Ülkemiz şartlarına uygun yüksek verim ve kalitede tohum, fide, fidan, damızlık hayvan geliştirilmesi ve üretimi desteklenmeli, dışa bağımlılığa son verilmelidir.

-Tarımsal ürünlerin çeşitlendirilmesi, verim ve kalitenin yükseltilmesi, yerinde işlenerek katma değerinin arttırılması, istihdam sağlanması, marka oluşmasına dayalı temel yapılandırma oluşturulmalıdır.

-Ülkemizde gıda güvenliği ve güvenirliği çağdaş normlara, herkesi kapsayacak şekilde ulaştırılmalıdır.

Bunların yanında yatırım ve teknolojiyi kırsal alanlara yöneltmek üzere tarım-sanayi entegrasyonun sağlandığı, kırsal cazibe birimleri olan tarım kentleri kurulmalıdır.

Bu tespitlerin üzerine ne denilebilir ki! İnşallah tarımımız güçlenerek yoluna devam edecektir.

Previous Emlakçı ve Ev Sahibi Faşizmine Kim Dur Diyecek
Next 2021-2022 Yılı Bahar Dönemi Final Sınavı Takvimi