Tarımın itibarı devletimizin itibarıdır.


Tarımsal üretimi artırmak için üst üste tespitler, yeni düzenlemeler, konuşmalar, toplantılar yapıldıktan sonra işlerin iyiye doğru gideceğini düşünürken değişen bir şey olmadığını görünce üzülmenin ötesine geçemiyoruz.

Bir önceki Tarım Bakanımız Vahit Kirişçi döneminde çıkarılan üretim planlamasına yönelik hukuki düzenlemeler her ne kadar soru işaretleri barındırsa da yüreğimize su serpmişti.

Üretim planlaması yapılınca çiftçisinden aracısına, ihracatçısına ve ithalatçısına kadar herkes ne zaman ne kadar ürüne ihtiyacı varsa öngörebilecek ve buna göre planlama yapacaktı. Yani herkes kazanacak ve nihayetinde tarımımız planlanabilecekti. Süreç hala devam ediyor.

Ancak önce tarım sayımlarının yapılması ve sonrasında bazı ürünlerde planlama yapılacağının açıklanması ve bunun için de 2028 yılının işaret edilmesi ise “yine bir şey çıkmayacak” dememize neden oldu.

Planlama yapılacak diye, bazı araziler ekilip-dikilmiyor diye, bazı firmalara kiralanması, planlama diye önümüze konulmamalı.

Çünkü üretilmiyor diye bahsi geçecek topraklar için üreticiler nasıl üretim yapabilirler, sorusunun cevabı oldukça muallak.

Çünkü fiyatı 10 lira diye belirlenen buğdayı çiftçi neden üretsin?

Tarlada kalan karpuz, domates riskine neden tekrar girilsin?

Ayçiçeği ithalatının önünün açılması çiftçiye ne kazandırır? Çiftçilerimiz sıcak yaz aylarında sulamada, bazı zararlılarda sorun yaşamışken ve rekolteleri düşecekken bu karar kime yarayacak?

Fiyatların çiftçide düşmesi tüketicideki fiyatları istenildiği gibi düşürmüyor. Peki üreticinin kazanmaması neyi getiriyor?

Köylerin boşalmasını, toprakların satılmasını, gençlerin tarımdan kaçmasını sağlıyor…

Açıkçası ithalatçı ve aracı sisteminin devamlı kazandığı tarım sektörümüzde işler iyiye gidiyor demek gerçekleri perdelemek demektir.

Denetim diye diye dilimizde de klavyemizde de tüy bitti.

Geçtiğimiz hafta yayınlanan tağşiş raporları gerektiği gibi uygun denetimlerin önemini bir kez daha ortaya koydu.

Köfteye domuz eti karıştırılması, kokorecin alkollü olması, çocukların yediği çikolatalarda cinsel gücü artıran ilaçların bulunması vb. bir sürü usulsüzlük, zamanında ve uygun denetimlerle önlenebilir.

İşte yaptık demek çözüm değil. Tekrar sahtekarlık yapılmasının önüne geçilmelidir.

İhraç ettiğimiz ballar cinsel gücü artıran ilaçlardan dolayı geri gönderilince önlem alınsaydı, çocuklarımız bunlara maruz kalmazdı.

Tarımın içindeki her türlü gelgitler yeterince itibar kaybına neden olmuyormuş gibi bir de Audi A8 meselesi var. Tarım Bakanlığı mevkii verilmiş kişilerin bu derdinin halk tarafından nasıl değerlendirildiğini ıskalamamak gerekiyor.

Tarımın itibarı devletimizin itibarıdır.

Loading

Previous Tarıma Söylemler Değil Bilim Yön Vermeli…
Next Market fiyatları sizi yanıltmasın…